Konu Başlıkları
Hayattan kaçmak için değil, hayatı kaçırmamak için yola çık…
Çocukluk yaşlarında Van‘ın bir köyünde ailesi ile birlikte yaşayan Baran Akyüz‘ün serüveni; genç yaşta o topraklardan ayrılınca başladı. Ailesini ve memleketini geride bırakarak şehir şehir gezmeye başladı. Onun için imkansız diye bir şey yoktu ve içindeki sesi dinledi ve yavaş yavaş kendi yolunu çizmeye başladı.
Kendi Kaleminden Rotasız Baran
Ben bir gezginim…
Hafta sonu geldiğinde sırt çantamı hazırlar, yüreğimin götürdüğü yere giderim. Yeni yerler görür, yeni insanlar tanır ve hafta başında şehrin kalabalığına nefes almış bir şekilde dönerim… demeyi çok isterdim. Ama ben gönüllü değil de zorunlu gezgin olanlardanım.
Gezginliğim tam da doğduğum gün başlamış. Güney Doğu’nun unutulmuş bir kentinin ondan da unutulmuş bir köşesinde… Annem ve babamın misafirlik için gittikleri bir köyde dünyaya gelmişim. Benden sonraki, kendi evlerinde doğmuş, sekiz kardeşimden önce. İlkokul’da okuma yazmayı öğrendikten sonra okul hayatını bitirdim…
,Bir yere ait olamamam, hiç bir yeri evim gibi hissedememem doğduğum günün hatırası olsa gerek. Ancak asıl gezginliğim iş hayatına atıldığımda başladı. Çalışmaya 11 yaşında başladım ve çılgın bir iş gezgini oldum. Çobanlıktan çıraklığa, fırıncılıktan arabacılığa, simitçilikten pazarlamaya kadar keşfetmediğim iş kalmadı. Hayatı anlayabilmek yaşayabilmek için hayatın her alanında var olmak zorundaydım.
En büyük gezi maceramı ise daha on yedimde evden kaçıp Akdeniz’in sıcak bir kentine gitmekle yaşadım. Yol gittikçe yeni kültürler yeni hayatlar yeni yerler gördükçe dönüp arkama baktığımda karanlıktan aydınlığa doğru yol aldığımı anladım. Kısa zamanda hangi işi yaparak ayakta kalacağımı da anladım. Ben gezecektim. Yanımda satmam için eşyalar olacaktı, sattıkça karnım doyacaktı ama gördükçe ruhumun doyduğunu hissettim.
Böylece yıllar geçti. Ülkenin hemen hemen tüm şehirlerini rotasız dolaştım. Ne kendimi ait hissettiğim bir yerim ne de ailem oldu. Ama mutlu, umutlu bir adam olmayı da öğrendim.
Askerlik işini de kendime yakışır bir “gezginlik” ile hallettikten sonra artık geri kalan hayatımı kimseye muhtaç olmadan huzurlu bir yaşam için artık kalıcı bir iş hayatına ve bu iş hayatı beni tamamlayabilecek onunla zaman geçirirken keyif alabileceğim severek yapmam gereken bir iş hayatı olmalıydı. İstanbul’un ücra bir köşesinde küçük bir dükkana sığındım. Çantamdaki, yol arkadaşım kitaplarımı satmakla başladım işe. Bir de yılların gözlemleri ile elde edinilmiş zanaatlarım vardı elimde. Aylarca küçücük dükkan hem evim hem işim oldu.
Bana ait bu hayatı aileden tek varlığım olan kardeşimin de desteği ile gün gün inşa ettim. Kendi adımı ben koydum, memleketimi bile ben belirledim. Herkes gibi ben de olmayanı hayal ettim. Bir evim olsun istedim. İşte “Sanat Evim” böyle var oldu. Tüm çalışma arkadaşlarım ailem oldu.
Artık insanlarla paylaşılası, “bizim” diyebileceğim bir hayatım var.
Ancak bitmedi…İnsan var oldukça da bitmiyor hayalleri. Rotasızlığa alışmış ruhum yerinde duramıyor, hep gitmek istediği bir yerler var… Ama neden sonra kavuştuğu evini de bırakamıyor insan. Oysa hiç bir şeyden vazgeçmek zorunda da değiliz hayallerimiz için. İşte ben de bir minibüsü dönüştürerek “Rotasız Cafe”yi yaratmaya karar verdim.
Kendi Kaleminden Rota
Ben rotasız yolculuğuma başlamadan önce aklımda bir yol arkadaşı edinmek vardı zaten. Çevremdeki herkes bu arkadaşın bir köpek olması gerektiği konusunda beni ikna etmeye çalışıyordu. Bana da mantıksız gelmiyordu insanların sadık dostları diye bilinen bir arkadaş edinmek. Ama Rota’yı gördüğüm anda tüm fikrim değişti. Ondan öyle bir enerji aldım ki o zamana kadar bir kedinin uzun yolculuğa çıkabileceği fikrini bile düşünmemiştir. Tıpkı bir insan gibi gördüm onu ben. Bakışları, duruşu, yürüyüşü… Her şeyi ile aradığım arkadaş bu dedirtti.
Tabi en büyük sorun benim hislerimden çok gerçekte kedilerin davranış özelliklerinde yatıyordu. Onlar köpekler kadar iyi eğitilemezlerdi, doğaları gereği daha vahşi hayvanlardı. Evinde kedi besleyen herkes bilir ki onlar başına buyruk hayvanlardır. Her ne kadar birçok kişi bana kedilerin eğitimin mümkün olmadığını söylese de aslında onlar da belirli bir oranda eğitilebiliyorlarmış.
Ben de ilk zamanlarda tedirgindim. Tam olarak evcilleşemeyecek olan bir yol arkadaşıyla doğada gezinmek, kentler dolaşmak, araç içinde yol almak… dışarı çıkardığımda acaba kaçıp gider mi diye hep aklımda bir soru vardı. Önce Sanat Evim de vakit geçirmeye başladık birlikte ve böylece kalabalık insan gruplarının ona zarar vermeyeceğini gördü, kısa sürede alıştı ve tüm kafenin ilgisini üzerine çekmeyi başardı. Gezi pratiğimize de birkaç günlük kamplar yaparak başladık. Arabanın sesine alıştı, içinde kendine yerler buldu. Her seferinde çadırdan biraz daha uzağa gidebildi ama hep göz önünde oldu Yoldaş Rota.
Nihayet karavanımızla uzun seyahatlere çıktığımızda Rota kendisinden hiç şüphe duyamayacağım, gözüm arkada kalmayacak şekilde beni ve karavanımız Tırtıl’ı benimsemiş durumdaydı. Öyle ki; bazı geceler uzun süre yok olur ortadan. Etrafı keşfi bitip de geldiğinde karavanın üzerine atlar. Bu “kapıyı aç baran” demektir ki o sese uyanmamak imkansız zaten. Yani kapıyı yumruklasa ancak bu kadar etkili olur. Açarım kapıyı ve gelip kıvrılır yanına uyuruz. Kapıyı tekrar açmam için ise kapının yanına gidip durması yeterli bir işarettir zaten.
Kendi Kaleminden Rotasız Cafe
Rota ile yolculuğumuza başlarken henüz çok yeni girmişti hayatımıza yeşil karavanımız. Çok uzun süre başka bir ev hazırlıyorduk kendimize ama tıpkı Rota’yı görüp vurulduğum gibi bu Tırtılıda görüp işte öyle vuruldum. Artık ekibin tek eksik parçası da kafam da tamamlanmıştı. Tırtılımız ona karşı hislerimi boşa çıkarmadı ve yolculuğumuzun her kilometresinde bizim ruhumuzu daha çok yansıtmaya başladı. Öyle ki ilk durağımıza vardığımızda artık ekibimizin üçüncü elemanı olmuştu.
Biz artık üç rotasız gezginiz; bendeniz Rotasız Baran, bana yol arkadaşı olan cevval kedim Rota ve doğanın yeşilini ve gökkuşağının tüm renklerini hep yanımızda hissettiren sıcacık evimiz yeşil Tırtılımız…
Kendi Kaleminden Sanat Evim
Yıllar oldu Sanat Evim Cafe’ye hayat vereli. Yıllardır öyle güzel bir uyum, öyle sıcak ve samimi bir ortam yarattık ki hep hayalim oldu bu güzelliği büyütmek. Böylesi zevkli mekanlarla dolu bir sokakta yaşamak istedim. Hatta bir ara kafamda bunu bir proje haline bile getirdim. İstanbul’un öyle pek de bilinmeyen bir semtinde kimsenin yolunun düşmediği bir sokağı rengarenk bir yaşam alanı haline getirmek… Küçücük rengarenk dükkanların bulunduğu bu sokakta kimileri kahve satacak, kimileri kitap… Birileri müzik yapacak, birileri de lezzetli kurabiyeler ya da el emeği işer… terk edilmiş bir sokak yaşama sevinciyle dolu insanlar tarafından hayata kazandırılacaktı.
Geziye çıktığımdan beri işlerini kardeşim ve dostlarıma emanet ettiğim Sanat Evim’in olmasaydı ne karavanım Tırtıl’a ne de rotasız yollara çıkma keyfine ulaşabilirdim. Ama Sanat Evim’in var olması da çok uzun yıllara dayanan ve ciddi bir emeğin ürünü. Eğer aklıma dünyayı gezme fikri ilk girdiğinde bu imkanım olsaydı şu an ikinci turuma çıkmış bile olurdum. Gençliğim değil, çocukluğumdan beri bu hayal için çalışıyorum ben.
Bazen masanı kurup, çayını demleyip bir gölün kenarında yaparsın kahvaltını bazen de kuru bir simitle geçiştirirsin öğle yemeğini. Ne ile doyduğun önemli olmaz bir yerden sonra; çünkü gözün de gönlün de doyar gezip gördükçe.
Ne ile doyduğun önemli olmaz bir yerden sonra; çünkü gözün de gönlün de doyar gezip gördükçe.
Ben konaklama işini Tırtıl’ımla ya da çadırımla hallediyorum . Gezdiğim kentlerde dostlarımın evlerine de misafir oluyorum sıklıkla. Bazen karavanın önüne masa açıyorum, kahve demliyorum, hem bildiğim işi yapıp günlük yemek paramı kazanıyorum hem de yeni insanlarla tanışıp sohbet etme şansına erişiyorum. O yüzden çalışıyormuş gibi değil de daha çok gezilerim esnasında ufak molalar diye görüyorum. hayalinizdeki hayatı yaşarken hiç bir şeyi yapmak size zor gelmiyor. Hele bu hayal için emeğinizi ortaya koyuyor olmak ayrı bir huzur yaratıyor.Evet gezmek için maddi şartları olabildiğince var etmek gerekiyor olsa da asıl vazgeçilmez olan içimizdeki tutku. Hayallerinizin peşinden koşarken tutkunuz hiç eksik olmasın.
Rotasız Baran Youtube Kanalı İçin
Hayallere adım adım yol almak,
Rotasız Cafe’ile dünyayı gezmek,
Geçerken de sizlere el sallayıp, gezginlere bir bardak çay ikram etmek…
Gülümseyen fotoğraflarınızla güzel anılar biriktirmek…
Rotasız yol arkadaşlarıma yoldaş olmak…
Sevgilerimle,
Rotasız Baran
Rotasız Baran karavancıların babasıdır. Hello people dürüst arkadaşlık insanlık nedir gösteren karavan tutkunu iki güzel insandır. Sevgiler bu insanlara ve takipçilerine.